Türkiye Cumhuriyeti’nde son 10 yıllık (yaklaşık 2015-2025 dönemi) asgari ücretin alım gücündeki gelişimi, ülkenin yüksek ve kronikleşen enflasyon ortamında, önemli dalgalanmalar ve yapısal sorunlarla karakterize olmuştur. Bu analiz, asgari ücretteki nominal artışlara rağmen, reel (gerçek) alım gücünün ve dolar/avro karşılığının nasıl bir seyir izlediğini incelemektedir.
Nominal Artışlara Karşın Reel Alım Gücü Kaybı
Asgari ücret, son 10 yılda özellikle 2022 yılından itibaren çok yüksek nominal artışlar göstermiştir. Ancak, alım gücünün gelişimini gösteren en kritik gösterge, asgari ücretin enflasyondan arındırılmış reel değeridir.
Yüksek Enflasyonun Etkisi: “Asgari Ücret Eritmesi”
- Parasal Artışın Hızlanması (2022-2025): 2022 yılından itibaren asgari ücret, yüksek enflasyonu telafi etme amacıyla yılda birden fazla kez ve yüksek oranlarda artırılmıştır (Örneğin, 2025 yılı net asgari ücreti 22.104 TL’ye yükselmiştir).
- Kısa Süreli Alım Gücü Kazanımı: Yapılan her zam, ilk açıklandığı an itibarıyla çalışanların alım gücünü kısa bir süreliğine artırmış gibi görünse de, Türk ekonomisinin temel sorunu olan hızla yükselen tüketici enflasyonu (TÜFE), bu artışı hızla geri almıştır.
- Yıllık Reel Kayıp: Çeşitli araştırmalar, asgari ücretin yılın ilk yarısında enflasyon karşısında erimeye başladığını net bir şekilde ortaya koymaktadır. Örneğin, bazı verilere göre asgari ücretlinin temel gıda alım gücü son 5 yılda (2019-2024/2025 dönemi) %25’in üzerinde azalmıştır.
- Temel Neden: Bunun temel nedeni, asgari ücret artış oranının, özellikle gıda gibi temel harcama kalemlerindeki enflasyonun gerisinde kalmasıdır.
Asgari Ücretin Kişi Başına Gelire Oranının Düşmesi
Asgari ücretin alım gücünün bir diğer göstergesi de, ülke refahı içindeki payıdır.
- Tarihsel Gerileme: Brüt asgari ücretin kişi başına gayri safi yurt içi hasılaya (GSYH) oranı, uzun vadede düşüş eğilimi göstermiştir. 1974’te kişi başına GSYH’nin yaklaşık %80’i seviyesinde olan brüt asgari ücret, 2024’te bu oranın yarısından daha azına, yaklaşık %46 seviyelerine gerilemiştir.
- Anlamı: Bu durum, ülke ekonomisi büyürken, asgari ücretlinin bu büyümeden yeterince pay alamadığına ve ekonomik refahın asgari ücretlilere yansımadığını işaret etmektedir.
Dolar/Avro Karşılığı (Uluslararası Alım Gücü)
Türkiye’de asgari ücretin uluslararası alım gücü, TL’deki değer kaybı ve kur şokları nedeniyle dramatik bir değişim göstermiştir.
Dolarda Dalgalanma ve Son Dönemdeki Artış
- 2018 Sonrası Dalgalanma: Asgari ücretin dolar karşılığı, özellikle 2018 sonrası kur şoklarıyla birlikte büyük dalgalanmalar yaşamıştır. Kurdaki ani yükselişler, TL cinsinden yapılan zamları hızla değersizleştirmiştir.
- 2023-2025 Dönemi (TL’deki Sert Artış): 2023-2025 döneminde TL cinsinden asgari ücrete yapılan yüksek oranlı zamlar, dolar karşılığının nominal olarak yükselmesine neden olmuştur. Örneğin, 2022’de yaklaşık $412 olan net asgari ücretin, 2025’te yaklaşık $625 seviyelerine çıkması (ortalama kurlar baz alınmıştır), nominal bazda bir artışı ifade eder.
- Reel Karşılık Sorunu: Ancak, bu artışın büyük bir kısmı, özellikle 2021-2024 döneminde asgari ücretin aşırı düşen dolar karşılığını telafi etmeye yönelik bir hamledir. Dolar bazındaki artış bile, asgari ücretin uluslararası kıyaslamada hala görece düşük seviyelerde kalmasına yol açmaktadır.
Avro Karşılığındaki Gelişim
Türkiye’deki avro cinsinden asgari ücret, son 10 yılda (2014-2024) yıllık ortalama yüzde 3,8 gibi düşük bir oranda artmıştır. Bu durum, Avrupa’daki asgari ücret artış hızlarının gerisinde kalındığını ve Türkiye’nin avro bölgesine göre alım gücünde göreceli bir kayıp yaşandığını göstermektedir.
Siyasi ve Sosyal Sonuçlar
10 yıllık bu süreç, sadece ekonomik değil, aynı zamanda sosyal ve siyasi sonuçlar da doğurmuştur:
- Ücretlerin ‘Asgarileşmesi’: Enflasyonun yüksek seyretmesi, özel sektörde birçok çalışanın ücretinin hızla asgari ücrete yaklaşmasına yol açmıştır. 2002’de çalışanların üçte birinden azı asgari ücret seviyesinde iken, son yıllarda bu oranın kayda değer şekilde yükselmesi, Türkiye’deki ücret yapısının tabana yığıldığını (asgarileştiğini) göstermektedir.
- Gelir Dağılımının Bozulması: Asgari ücretin reel alım gücü kaybı ve kişi başına GSYH’den aldığı payın düşmesi, gelir adaletsizliğini artırmıştır. Asgari ücretin iki katından fazla ücret alan çalışanların oranının 2002’deki %40’tan, 2023’te %17’lere düşmesi bu durumu desteklemektedir.
- Artan Refah Endişesi: Asgari ücretin alım gücünün temel ihtiyaçlar karşısında erimesi, milyonlarca asgari ücretli ve asgari ücrete yakın maaş alan ailenin yaşam standartları ve refah düzeyi üzerinde ciddi baskı yaratmıştır.
Sonuç olarak, Türkiye Cumhuriyeti’nde son 10 yıllık asgari ücretin alım gücü gelişimi, nominal olarak yüksek artışlar göstermiş olmasına rağmen, yüksek enflasyonun kalıcı baskısı nedeniyle reel alım gücü açısından zorlu bir seyir izlemiştir. Bu durum, asgari ücretlinin ekonomik refahını geriletmiş, gelir adaletsizliğini derinleştirmiş ve ücret yapısını ‘asgarileştirmiştir’.










